Biden

‘Biden hiçbir tarafa yaranamamış durumda ve bertaraf olmak üzere gibi görülüyor’

ABD’de Gazze savaşının altıncı ayında neredeyse tüm Amerika çapında ‘ivy leage’ diye anılanlar dahil olmak üzere üniversitelerdeki Filistin protestoları, 1.5 ay sonra mezuniyet törenleri sürecinde yatıştı. Ancak polisiye tedbirler ve ifade özgürlüğünün engellenmesi, rektör ve dekanları da hedef alan saldırılar eşliğinde tartışmalar durulmuş değil. Özellikle Başkan Joe Biden’ın Demokratik Partisi’nin önem atfettiği gençlik kesiminin yaklaşan başkanlık seçimindeki tutumu herkesin merak konusu.

ABD’deki kampüs protestolarını ve seçimler ile siyasete etkilerini gazeteci Serra Karaçam ile konuştuk.

‘Bazı öğrencilerin yüzlerce tanıdığı yahut akrabası hayatını kaybetti’

Serra Karaçam’a göre, ABD’de Gazze ile ilgili kampüs hareketi eğitim döneminin sona ermesiyle hızını kaybetti ancak pek çok üniversitede öğrenciler ve hala kimi dekan ve rektörlerin desteği sürüyor. Karaçam, harekette ABD’de okuyan çok sayıda Filistin kökenli Amerikalı öğrencinin öncülük ettiğini belirtirken, bu kişilerin pek çok akrabası ve tanıdığının Gazze’de hayatlarını yitirdiklerini belirtti:

“Amerika’da üniversitelerin ve polisin büyük bir sınav verdiği bir protesto hareketi başladı nisan ayında ve giderek yükseldi. Mezuniyet törenlerinde bazı dekanların ve rektörlerin konuşmalarına şahit olduk. Bir kısmı bu protestoyu ve Gazze’deki acıyı tanıdıklarını ve öğrencilerin arkasında durduklarını ifade etti. Bazıları bu konulara hiç girmemeyi tercih etti. İlham Ömer’in kızı Columbia Üniversitesi’ndeydi. Bir ceza aldı. Polisi çağıran üniversiteler oldu. Çağırmadan süreci idare eden üniversiteler de oldu. Öte yandan üniversiteler; ifade özgürlüğü ile anti-semitizme karşı yaptırım getirmek ve Yahudi öğrencilere güvenlik sağlamak arasında iki arada bir derede kaldıklarını ifade ediyorlar. Ortak görüş, siyonist öğrencilere karşı. Zira bazı Yahudi öğrenciler de protestolara destek veriyor. Fakat şiddet çağrısı yapan protestocuların çok azınlıkta olduğu herkes kabul ediyor. Ancak Fox gibi yayın organlarına bakıldığında, sadece kendilerini Siyonist olarak açıklayan öğrenciler değil, şiddet çağrıları yüzünden öğrencilerin risk altında olduğunu ve eğitimin yarıda kaldığını vurgulayan öğrenci temsilcilerini de görüyoruz. Tabii kamuoyu algısında bunun çok bir anlamı yok.

Altını çizmek isterim: Dünyada Filistinlilere verilmiş mülteci statüsü çok fazla. Çok fazla Filistin kökenli Amerikalı öğrenci var. Bazı öğrencilerin yüzlerce tanıdığı yahut akrabası hayatını kaybetti. Bu protestolarda IDF’te çalışmış Amerikan-İsrail vatandaşı görülüyor. Sinirlerine hakim olamayan öğrenciler olabiliyor. Soğukkanlı kalmayı zamanla öğrendiler. Kayıpları olduğu için kolay oluyor. Siyonistler de bu durumu ajite etmeyi iyi biliyor. Polis için de zor bir dönemdi. Mezuniyetlerle birlikte protestolar azaldı. Zaten artık yurtlardan çıkılmış olacak.”

‘Biden ihtiyacı olan seçmen gruplarından mahrum kalabilir’

Karaçam, aslında 7 Ekim öncesinde de Netanyahu ile yıldızı barışmayan Biden’ın son tahlilde büyük baskı altında olduğu görüşünde. ABD Başkanı’nın 5 Kasım seçimleri nedeniyle ihtiyaç duyduğu ‘ilerici’ seçmen gruplarının oylarından olabileceğine dikkat çeken Karaçam, son seçime atfen kimi yerlerde 100 bin oyun dahi önemine atıfta bulundu:

“Başkan Biden’a karşı büyük bir baskı var. Biden esasında 7 Ekim’den çok önce Netanyahu’nun Amerikan başkanlarının görüşlerini dikkate almayan, dengeli bir ilişki kurmayan yapısını düzeltmek istediğinin sinyallerini vermişti. ‘Ben İsrail karşıtı olmayacağım ama Netanyahu ile daha dengeli bir ilişki kuracağım’ mesajı vermişti. Şu anda neden büyük bir baskı altında. Çünkü hiçbir tarafa yaranamamış durumda ve bertaraf olmak üzere gibi görülüyor. İsrail yanlısı olduğunu söylüyor ama Netanyahu’nun politikalarını öne sürüyor. Diğer taraftan protestoları ‘ant-semitist’ olarak tanımlıyor. Beyaz Saray, protesto kamplarına bu ismi verdi. Nisan ve Mayıs ayında bu olaylar yayılırken birtakım söylemler ön plana çıkıyor. Fakat bu eylemleri hedef almak, genç kesimin ve Filistin’in haklarını savunan seçmenlerin, Biden yönetimi ile arasına uçurum girmesine yol açtı. Şehirlere, eyaletlere ve temsilcilere bakarsak, örneğin Michigan gibi bazı yerlerde oy karşılığında ateşkesi desteklemeleri yönünde yerel Demokratların grupları çok etkili oldu. İlerici olarak bilinen Cortez gibi isimler var. Onların seçilmesine yardımcı olan ‘Adalet Demokratları’ gibi etkin gruplar var. Bunların çalışmaları yerel bazda karşılık buldu. Yani ne olursa olsun Biden’e oy vereceğini söylemeyen insanlar var. Bu insanlar bu bölgelerde seçmenin yüzde 10’unu simgeliyor. Ki Amerika’da son seçimleri hatırlarsak 100 bin oy dahi önemliydi.”

‘Demokratlar da Cumhuriyetçiler de Biden’ı İsrail meselesiyle ilgili suçluyor’

Demokrat Parti’ye oy veren seçmenin Biden’ı İsrail’i çok fazla desteklemekle suçladığını söyleyen Karaçam, diğer yandan Cumhuriyetçilern de Biden’ı İsrail’i yeterince desteklememek ile itham ettiğini vurguladı:

“Cumhuriyetçiler Başkan Biden’ı, silahları göndermeyi durdurmakla suçluyor. Azil çağrıları yapıldı. Cumhuriyetçiler, Biden’ı eleştirme amacıyla silah vermeyi durdurma girişimlerini engellemeye dönük tasarıyı oyladı mecliste. Her ne kadar Senato’da gündeme gelmesi olası görünmese de… Kaldı ki bu yaşanırsa, Biden veto edebilir. Dolayısıyla bu oy kaybını ciddiye alıyorlar. Demokrat seçmenler Biden’ı İsrail’i fazla desteklemekle suçlarken, Cumhuriyetçi seçmen Biden’ın İsrail’i yeterince desteklemediğini söylüyor. Dolayısıyla demokratik seçmenin oyunu kaybetmenin yarış açısından önemli olarak algılandığını görüyoruz.”

‘Demokrat seçmenin memnuniyetsizliği ortada’

Karaçam’a göre anketler tam anlamıyla güvenilir olmasa da Demokrat seçmenin memnuniyetsizliği ortada. AIPAC olarak bilinen İsrail lobisinin Cumhuriyetçielerin tüm çabalarına rağmen her daim Demokratlar ile anlaştığını belirten Serra Karaçam, bazı Demokrat adayların bu desteği açıkça reddettiğini belirtti:

“Mart ayı sonunda yapılan Gallup anketi sonuçlarına göre Demokratların sadece yüzde 18’i, Gazze’deki İsrail askeri harekatını onaylıyor. Ancak şunu da belirtelim. AIPAC diye bir lobi var. Bu lobi şimdiye kadar hep Demokratları destekledi. Bilhassa Kongre üyelerinin kampanyalarına verdiği destekle tanınıyor. Nisan ayında Economist’in arkasında olduğu YouGov anketi var. Biden seçmenlerinin yüzde 83’ünün ateşkesi desteklediğini gösteriyor. Yine başka bir ilerici anket var. Tabii anketlerin tarafsızlığı hakkında tartışmalar olsa da bu ankete göre Demokratların yüzde 56’sı, Gazze’deki olayı soykırım olarak görüyor.

Biden yönetiminin bunları görmemesi imkansız. AIPAC destekli Kongre üyelerinin bir kısmının da AIPAC desteğini reddettiğini gördük. Yani Demokrat Parti’nin geleceği başka türlü şekilleniyor. Hatta Trump, ‘Büyükelçiliği Kudüs’e taşıdık ama hala bunlara kendimizi kabul ettiremedik’ dedi. İsrail lobisi hep Demokratlar ile çalıştı şimdiye kadar. Pensilvanya’a Cleveland’a bakıyoruz. 24 yaşında Demokrat kongre adayı var, Preston Nouri isimli. AIPAC desteğini reddetti ve bunu da kampanyasının merkezi haline getirdi. Yine bazı kaynaklara göre karşısında Cumhuriyetçi adayın AIPAC’ten 62 bin dolar fon aldığı aktarılıyor. Sonucu göreceğiz fakat Amerikalıların genel olarak kendi paraları ile Gazze’nin bombalanmasını istemediğini söyleyebiliriz.”

‘Demokratların Trump’a oy vermeyeceği düşüncesiyle kimi taktikler de uygulanıyor’

Karaçam, ‘ilerici’ olarak tanımlanan Amerikalı liberal sol kesimin taktik uyguladığı görüşünde. Karaçam’ın, bu kesimin Cumhuriyetçilere de oy vermeyeceği için Biden’ın arkasında konsolide olması umuluyor. Ancak bunun garantisi de yok:

“Değişik taktikler uygulanıyor. ‘Biden’a oy vermeyiz, bizi çantada keklik görmesin’ diyen ilerici kesimler, bir taktik uyguluyor. Gerçekten son noktada ne kadar Demokrat oy kullanmaktan vazgeçecek, sandıkta göreceğiz. Diğer taraftan Cumhuriyetçilerin, ‘Biden yeterince İsrail’i desteklemiyor’ dediği bir dönemde, ilericilerin gidip Cumhuriyetçilere oy vermesini de beklemiyoruz. Alternatifleri ne olacak göreceğiz. Yazın iki partinin de kongresi var. Biden ve Trump yarışacak ama adaylar resmi olarak duyurulacak. Cumhuriyetçi Kongre, temmuz ayının ortasında. Demokrat Kongre ise Ağustos’ta olacak. Bu taktikler ne kadar gerçekçi? 2008’de Michigan gibi yerlerde, Obama zamanında da birtakım stratejilerin Filistinli Arap oyları için kullanıldığını görüyoruz. Bu seçmen kampanyaları bu şekilde etkili yapılırsa o zaman Biden’a kaybettirebilir. Fakat katılım noktası son anda belli olacak. İki tarafın da İsrail politikasının bu grupları tatmin etmesi mümkün gözükmüyor. Kongrelerde Trump aday olarak çıkarsa, başkan yardımcısı kim olacak onu bile bilmiyoruz. Biden’ın karşısında başka bir isim olacak mı sürpriz olarak? Beklemiyoruz ama bunlar hep kongrede belli olacak şeyler.”

‘İki taraf da başkan adaylarından memnun değil’

Her iki başkan adayının da skandallar ile anıldığını hatırlatan Serra Karaçam, Amerikan önseçim sürecinin heyecanlı başlamadığını söyledi. Karaçam öte yandan yaz aylarında yapılacak parti kongrelerinin her şeye rağmen tarihi olacağını vurguladı:

“Demokratların bile kendi adayını ‘Bunak Joe’ (Sleepy Joe) olarak adlandırdığı bir dönemdeyiz. Şöyle bir ortamda ne kadar heyecanlı bir seçim atmosferi bekleyebiliriz? Diğer tarafta Trump var. Avukatı Cohen çıktı mahkemeye. Israrla ‘yanlış yap’ demiş avukatına. Böyle iki aday profili var. Yüksek Mahkeme bile Biden’ın gizli dosyaları ele alış şeklinde ‘unutkan olduğunu’ belirtiyor. Gizli belgeleri teslim etmeyi unutması doğal hali olarak kabul edildiği için yargılanamayacağını söylüyor. Ama Trump’ı cin gibi görüyorlar. Böyle aday profillerinin olduğu bir süreç var. Heyecan olmuyor tabii.

Fox News anketine bakalım; yüzde 65, Biden’ın iş yapış şeklini onaylamıyor. Reuters anketine bakalım; Trump da Biden de yüzde 46 diyor. Sınırda giden bir durum var. Ülkenin her yerinde protestolar oldu. Çevik kuvvet, öğrencilerin üstüne yürüdü. George Floyd olaylarının yaşanması beklendi. Güvenlikçi politikalar ve demokrasi tartışılıyor. Adayların profilinden kaynaklanan bir ortam var. Eskiden daha çok aday görürdük. Mesela DeSantis başkan yardımcısı olabilir mi? Hiçbir şeyi göremediğimiz bir süreçteyiz. Ancak bu yaklaşan kongrelerin tarihi olduğunu düşünüyorum.”

‘Polis kışkırtanı değil kışkırtılanı götürmeyi tercih etti’

Kampüs protestolarınde Amerikan polisinin sert müdahalesinin demokrasiyle ilgili soru işaretleri oluşturduğunu belirten Karaçam, provokasyon yapanlara ise kolluk güçlerinin dokunmadığını belirtti:

“Tutuklamalar çok fazla sayıda oldu gerçekten. Ne gibi durumlarda oldu? Mala zarar vermekle suçlanan öğrenciler daha uzun süre gözaltında kaldı. Diğerleri ertesi gün hep bırakıldı. Üniversitenin rektörlük binasını işgal eden öğrencilere sert müdahaleler oldu. Diğer taraftan söylediğimiz gibi aslında Filistin yanlısı öğrencilere saldıranlara hiçbir şey yapılmadığını görüyoruz. Provoke edeni değil provoke edileni götürmeyi tercih etti polis. Bunları gördük. Amerika’nın iyi bir sınav veremediği bir resim oldu. Üniversitelerde yapılan gözaltılar, öğrencilerin protesto hakkıyla alakalı hoş karşılanmadı. ‘Amerika bu mu’ sorularının sorulduğunu gördük.”

habereruh.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu